Anayasa Mahkemesi, cemaat vakfının taşınmazın iadesi talebinin reddini hak ihlali olarak değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi (AYM), Hasköy Aya Paraskevi Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı’nın taşınmazının iadesi talebini reddetmesi başvurusunda mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan karara göre vakıf, 2008 yılında yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun süreksiz 7. maddesinden yararlanmak üzere 1936 Beyannamesi ile tescil edilen İstanbul’da faaliyete geçti. ve daha sonra başka isimler altında tescil edilmiştir. malının iadesini istedi.
Talepte, taşınmazın daha önce vakıf tarafından kiralandığı ve sonraki yıllarda Dimistokli, Yani, Sare, Despina ve Aleksandar isimleriyle tescil edildiğine dair belgeler de yer aldı.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, ibraz edilen belgeleri, taşınmazın vakıf adına tescilini destekleyen bilgi ve belgeler olarak kabul etmemiş ve talebi reddetmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün işlemine karşı açılan dava da İstanbul 10. İdare Mahkemesi tarafından reddedildi. İtiraz talebi Danıştay tarafından da reddedilen vakıf, hak ihlali teziyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel olarak başvurdu.
Başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 2. Dairesi, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir nüshası yeniden yargılanmak üzere ilgili mahkemeye gönderildi.
Kararın gerekçesinden
Anayasa Mahkemesi kararında, başvurucunun cemaat vakfı olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı tespit edilmiştir.
Başvurucu vakfın bir taşınmazın diğerinin adına tescilini talep ettiğinin belirtildiği kararda, tescili destekleyici bilgi ve belgelerin ibraz edilmediği gerekçesiyle bu talebin reddedildiği hatırlatıldı.
Vakfın verdiği kararda, taşınmazın mülkiyet durumunun incelenmediği belirtilerek, “Başvurucunun belirtilen taşınmazın kendisine ait olduğuna dair belgeleri ibraz etmesi, taşınmazın varlığının kabulü için yeterli kabul edilmelidir. Somut olayda başvurucu bu hususta derece mahkemelerine belge sunmuştur.Dolayısıyla tüm bu hususlar dikkate alındığında başvurucunun mal varlığının bulunduğu sonucuna varılmıştır.” denildi.
Başvurucunun ihtilaflı taşınmaz üzerindeki malik sıfatının kamu makamları tarafından tanınmadığının belirtildiği kararda, bu vesileyle başvurucunun mülkiyet hakkına müdahale edildiği belirtilmiştir.
Açıklanan olaylar kapsamında başvurucunun talebinin hak ihlali oluşturduğu belirtilen kararda şu değerlendirmeye yer verildi:
“Kanun koyucunun amacı, cemaat vakıflarının Hazineye intikal eden taşınmazlarının, isim mahkemesinde dava açmaya gerek kalmaksızın idari yollarla cemaat vakıflarına iade edilmesini sağlamaktır. İspat yollarına son veren vakıflar ve mahkeme, başvurucunun taşınmazı idari yollarla iade etme imkânından yararlanmasını kanundan daha zor hale getirmiştir.
Başvurucunun 5737 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin getirdiği iade imkanından yararlanmak amacıyla yaptığı başvurunun genelgede yer alan belgelerin ibraz edilmediği gerekçesiyle reddedilmesinin hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Açıklanan ilişkilerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmelidir.